YENİ SESLİ ŞİİRLER
Millet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Millet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1918 - Ölenler Öldü - Yahya Kemal Beyatlı - Resimli Şiir


1918 - Ölenler Öldü Yahya Kemal Beyatlı Resimli Şiir


ÖLENLER ÖLDÜ

“Ölenler öldü, kalanlarla muzdarip kaldık.
Vatanda hor görülen bir cemaatiz artık.
Ölenler en sonu kurtuldular bu dağdağadan.
Ve göz kapaklarının arkasında eski vatan,
Bizim diyar olarak kaldı tâ kıyamete dek.
Kalanlar ortada genç, ihtiyar, kadın, erkek,
Harap olup yaşıyor taliin azabıyla,
Vatanda düşmanı seyretmek ızdırabıyla.
Vatanda korkulu rüya içindeyiz, gerçek.
Fakat bu çok süremez, mutlaka şafak sökecek.
Ateş ve kanla siler, bir gün, ordumuz lekeyi,
Bu, insanoğluna bir şeyn olan Mütarekeyi.” 

YAHYA KEMAL BEYATLI


Şiir Vakti
 

Küçük Kızdan İstiklal Marşı - Şiir Dinle


Minik Kızdan İstiklal Marşı
Şiir Dinle



Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar  ki şehadetleri dinin temeli 
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -- varsa -- taşım;
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.



 İstiklal Marşı
 

Abdurrahim Karakoç - Ülkü Türküsü - Sesli Şiir Dinle


Abdurrahim Karakoç -  Ülkü Türküsü
Türkçe Olimpiyatları
Sesli Şiir Dinle



ÜLKÜ TÜRKÜSÜ - ÜSTAD ABDURRAHİM KARAKOÇ 

Bir beyaz rahmettir, bir yeşil murat;
Görmeyen ne bilir oy bu sevdayı;
Tüter buram buram, yücelir kat kat;
Arttırır gün, hafta, ay bu sevdayı

Değişir bu mevsim, bu poyraz keser;
Yurdumda davamın rüzgarı eser
Gün gelir anlayıp, bağrına basar
Şehir bu sevdayı, köy bu sevdayı

Yeminim var oğlum, kızım üstüne;
Yazdım nakış nakış özüm üstüne;
Çilesi, belası gözüm üstüne;
Derdimin dermanı say bu sevdayı

Mukaddes hareket, mübarek mana;
Türk-İslam ülküsü büyür yan-yana
Alır bir kaynaktan döker ummana
Irmak bu sevdayı, çay bu sevdayı

Batılın çocuğu uzaktır bizden;
Severim,tutarım hak olan azdan;
En soylu türküden, en doğru sazdan
Dinle bu sevdayı, duy bu sevdayı

Bedenime, korkar yürek yüklemem;
Tatlı diye öz canımı saklamam;
Öldüğümde çalgı çelenk beklemem;
Al-götür kabrime koy bu sevdayı...

ABDURRAHİM KARAKOÇ

Sesli Şiir Vakti

 

Abdurrahim Karakoç - Kimsesiz Mehmedlere - Kendi Sesinden - Sesli Şiir Dinle


Abdurrahim Karakoç - Kimsesiz Mehmedlere
Kendi Sesinden Dinle


KİMSESİZ MEHMEDLERE

Sen tozlu yolların garip yolcusu
Kaderin gayene uymaz Mehmed'im.
Yaşamak uğrunda ekmek kaygusu
Dizlerin de derman koymaz Mehmed'im.

Gurbetten, yokluktan, kederden yana,
Yaradan hepsini bol vermiş sana.
Kolların durmadan çalışır amma
Ellerin bol para saymaz Mehmed'im.

Mahzun gözlerinde biriken yaşlar,
Sılayı andıkça akmaya başlar.
Yatağın topraktır, yastığın taşlar..
Gözlerin uykuya doymaz Mehmed'im.

Ardıçlı dağlardan sökerken şafak,
Nasıl ki dalından düşer bir yaprak
Senin de son göçün öyle olacak...
Ölürsen kimseler duymaz Mehmed'im.

Abdurrahim Karakoç

Sesli Şiir Vakti


 

Uğur IŞILAK - Zamanı Geldi (şiir) - Sesli Şiir Dinle


Zamanı Geldi Uğur Işılak
Sesli Şiir Dinle:




Zamanı Geldi


Yeter Çektiğimiz Bitsin Bu Acı 
Yarayı Sarmanın Zamanı Geldi 
Elbet Her Acının Vardır İlacı 
Kafayı Yormanın Zamanı Geldi 

El Ele Vermenin Zamanı Geldi 


Hızımızı Kesip Durduranlar Var 
İşleri Yokuşa Sürdürenler Var 
Kardeşe Kardeşi Vurduranlar Var 
Gerçeği Görmenin Zamanı Geldi 

El Ele Vermenin Zamanı Geldi 


Kuşatır Cihanı Sarar Herkesi 
Eğer Yükselirse Sevginin Sesi 
Ufuklar Ötesi Çağlar Ötesi 
Hayaller Kurmanın Zamanı Geldi 

El Ele Vermenin Zamanı Geldi 


Bu Azap Ne Kadar Sürecek Böyle 
Bu Bozgun Bu Çöküş Yetmez mi Söyle 
Gönlün Ateşiyle Aşkın Gücüyle 
Dağları Yarmanın Zamanı Geldi 

El Ele Vermenin Zamanı Geldi 

Tefekkür Edelim İnceden İnce
Kavmiyet Kavgası İlkellik Bence
Atam Adem Baba,İnsanım Önce
Dostluğa Ermenin Zamanı Geldi

El Ele Vermenin Zamanı Geldi

Türk,Kürt,Laz,Abaza,Sünni,Alevi
Hepsi Bir Bahçenin Gülü Bir Nev-i
Gönüldür Mevlanın Mukaddes Evi
İçeri Girmenin Zamanı Geldi

El Ele Vermenin Zamanı Geldi


Uğur Işılak
-SesliŞiirVakti-

 

Necip Fazıl Kısakürek - Gençliğe Hitabe - Kendi Sesinden

Necip Fazıl Kısakürek'in Kendi Sesinden:
Gençliğe Hitabe



Bir gençlik, bir gençlik, bir gençlik...
"Zaman bendedir ve mekân bana emanettir!" şuurunda bir gençlik...
Devlet ve milletinin 7 asırlık hayatında dört devre...
Birincisi iki buçuk asır... Aşk, vecd, fetih ve hakimiyet...
İkincisi üç asır... Kaba softa ve ham yobaz elinde sefalet ve hezimet...
Üçüncüsü bir asır... Allahın, Kur'an'ında "belhümadal - hayvandan aşağı" dediği cüce taklitçilere ve batı dünyasına esaret... Ya dördüncüsü ?...
Son yarım asır!.. İşgal ordularının bile yapamayacağı bir cinayetle, madde plânında kurtarıldıktan sonra ruh plânında ebedi helake mahkumiyet...
İşte tarihinde böyle dört devre bulunduğunu gören... Bunları, yükseltici aşk, süründürücü satıhçılık, çürütücü taklitçilik ve öldürücü küfür diye yaftalayan ve şimdi, evet şimdi...
Beşinci devrenin kapısı önünde nur infilakı yeni bir şafak fışkırışını gözleyen bir gençlik...
Gökleri çökertecek ve son moda kurbağa diliyle bütün "dikey"leri "yatay" hale getirecek bir çığlık kopararak "mukaddes emaneti ne yaptınız?" diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...
Dininin, dilinin beyninin, ilminin, ırzının,evinin, kininin, kalbinin dâvacısı bir gençlik...
Halka değil, Hakka inanan, meclisinin duvarında "Hakimiyet Hakkındır" düsturuna hasret çeken, gerçek adâleti bu inanışta bulan ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bilen bir gençlik...
Emekçiye "Benim sana acıdığım ve seni koruduğum kadar sen kendine acıyamaz, kendini koruyamazsın.! Ama sen de, zulüm gördüğün iddiasıyla, kendi kendine hakkı ezmekte ve en zalim patronlardan daha zalim istismarcılara yakanı kaptırmakta başı boş bırakılamazsın!" diyecek...
Kapitaliste ise "Allah buyruğunu ve Resul emrini kalbinin ve kasanın kapısına kazımadıkça serbest nefes bile alamazsın!" ihtarını edecek...Kökü ezelde ve dalı ebedde bir sistemin, aşkına,vecdine, diyalektiğine, estetiğine, irfanına, idrâkine sahip bir gençlik...
Bir buçuk asırdır türlü buhranlar içinde yanıp kavrulan ve bunca keşfine rağmen başını yarasalar gibi taştan taşa çalarak kurtuluşunu arayan batı adamının bulamadığı, Türk'ün de yine bir buçuk asırdır işte bu hasta batı adamında bulduğunu sandığı şeyi, o mübarek oluş sırrını, her sistem ve mezhebe ortada ne kadar illet varsa devasının ve ne kadar cennet hayâli varsa hakikatinin,İslâmda olduğunu gösterecek ve bu tavırla yurduna, İslâm âlemine ve bütüıı insanlığa model teşkil edecek bir gençlik...
"Kim var?" diye seslenilince, sağına ve soluna bakmadan fert fert "ben varım!" cevabını verici, her ferdi "benim olmadığım yerde kimse yoktur!" fikrini besleyici bir dâva ahlakına kaynak bir gençlik...
Can taşıma liyakatini, canların canı uğrunda can vermeyi cana minnetsayacak kadar gözü kara ve o nispette usule, stratejiye uygun bir gençlik...
Büyük bir tasavvuf adamının benzetişiyle zifiri karanlıkta, ak sütün içindeki ak kılı farkedecek kadar gözü keskin; ve gerçek kahramanlık mâdeniyle sahtesini ayırdetmekte kuyumcu ustası bir gençlik...
Bugün komik üniversitesi, hokkabaz profesörü, yalancı ders kitabı, demagog politikacısı,çıkartma kâğıdı şehri, muzahrafat kanalı sokağı, takma diş fabrikası, fuhuş albümü gazetesi,mümin zindanı mâbedi, temeli yıkık ailesi, hasılı kendisini yetiştirecek bütün cemiyet müesseselerinden aldağı zehirli tesiri üzerinden atabilecek, kendi öz talim ve terbiyesine memur vasıtalara kadar nefsini koruyabilecek, destanlık bir meydan savaşı içinde ve bu savaşı mutlaka kazanmakla vazifeli bir gençlik...
Annesi, babası, ninesi ve dedesi de içinde olsa, gelmiş ve geçmiş bütün eski mümin nesillerden hiçbirini beğenmeyecek, onlara "siz güneşi ceplerinizde kaybetmiş marka müslümanlarısınız !Gerçek müslüman olsaydınız bu hallerden hiçbiri başımıza gelmezdi!" diyecek ve gerçek müslümanlığın "nasıl" ını ve "ne idüğü" nü her haliyle gösterecek bir gençlik...
Tek cümleyle, Allahın, kâinatı yüzü suyu ,hürmetine yarattığı Sevgilisinin fezâyı bütün yıldızlariyle manto gibi saran mukaddes eteğine tutunacak, ve O'ndan başka hiçbir tutamak,dayanak, sığınak tanımayacak ve O'nun düşman larını ancak kubur farelerine lâyık bir muameleye tâbi tutacak bir gençlik...
İşte bu gençliği, bu gençliğin ilk filizlerini karşımda görüyorum.Şekillenmesi,billurlaşması için 30 küsur yıldır, devrimbazlık kodamanların viski çektiği kamış borularla kalemime ciğerîmden kan çekerek yırtındığım, paralandığım ve zindanlarda süründüğüm bu gençlik karşısında, uykusuz, susuz, ekmeksiz, başımı secdeye mıhlayıp bir ömür Allaha hamd etme makamındayım. Genç adam! Bundan böyle senden beklediğim şudur: Tabutumu öz ellerinle musalla taşına koyarken, Anadolu kıtası büyüklüğündeki dâva taşını da gediğine koymayı unutma ve bunu tek vasiyetim bil!

Allahın selâmı üzerine oIsun...

Surda bir gedik açtık; mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgâr, artık ne yandan esersen es!..

Necip Fazıl Kısakürek

Sesli Şiir Vakti
 
 
Sesli Şiir Vakti Hizmet Şartları | Gizlilik Politikası | Telif Hakkları
Copyright © 2012. Şiir Vakti - All Rights Reserved
Geliştiren CihanWebMaster
Proudly powered by Blogger