YENİ SESLİ ŞİİRLER
Necip Fazıl Kısakürek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Necip Fazıl Kısakürek etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Azgın Deniz - Necip Fazıl Kısakürek - Şiir Vakti



Azgın Deniz 

Hangi hissin parmağı dokundu ki, derine,
Düştü bir gizli Alev salkımı içerine?
Hangi kabus bastı ki, seni uykularında,
Birdenbire cehennem kaynadı sularında?
Örtüldü baştan başa tenin beyaz bir terle,
Duman duman yayılan incecik köpüklerle.
Hangi dert kaldı, söyle, bağrına üşüşmeyen,
Hangi ölüm şarkısı, bu dilinden düşmeyen?
Hangi öfkeyle yüzün, böyle karıştı yer yer,
Sana yan mı baktılar, bir şey mi söylediler?
Bir şey dinleme artık, artık bir şey dinleme!
Çağır, bütün günahkar ruhları cehenneme!
Karşına, sahil, kaya, insan kim çıkarsa vur!
Vur başına, alemde, kör, sağır, ne varsa vur!
Sal her taraftan, dağdan, gökten, pencereden sal!
Nihayet kala kala dünyada tek kişi kal!

Necip Fazıl Kısakürek


Şiir Vakti

 

Neymiş Ölüme Çare - Necip Fazıl Kısakürek


Neymiş Ölüme Çare - Necip Fazıl Kısakürek

Sorun İnsanlar Sorun, Biliyor Şu Minare;
Neymiş Ölüme Çare
Neymiş Ölüme Çare
...

Necip Fazıl Kısakürek

Şiir Vakti

 

Necip Fazıl Kısakürek - Bir Hoşçakala Sığdırdı...


Bir hoşçakala sığdırdı beni, yere göğe sığdıramadığım...

Necip Fazıl Kısakürek


 

Necip Fazıl Kısakürek - Son Şiiri



Çocukken haftalar bana asırdı;
Derken saat oldu, derken saniye...
İlk düşünce, beni yokluk ısırdı:
Sonum yokluk olsa bu varlık niye?
Yokluk, sen de yoksun, bir var bir yoksun!
İnsanoğlu kendi varından yoksun...
Gelsin beni yokluk akrebi soksun!
Bir zehir ki, hayat özü fâniye...
(Mayıs 1983)
Üstad Necp Fazıl'ın son şiiri...

Necip Fazıl Kısakürek

Şiir Vakti
 

Necip Fazıl Kısakürek - Takvimdeki Resim - Kendi Sesinden Dinle


Takvimdeki Deniz - Necip Fazıl Kısakürek
Kendi Sesinden
Şiir Dinle


Takvimdeki Deniz


Hasreti denizlerin, 
Denizler kadar derin. 
Ve o kadar bucaksız. 
Ta karşımda yapraksız 
Kullanılmış bir takvim. 
Üzerinde bir resim; 
Azgın, sonsuz birdeniz. 
Kaygısız, düşüncesiz, 
Çalkanıyor boşlukta 
Resimdeyse bir nokta; 
Yana yatmış bir gemi, 
Kaybettiği alemi 
Arıyor deryalarda. 
Bu resim rüyalarda 
Gibi aklımı çeldi, 
Bana sahici geldi. 
Geçtim kendi kendimden, 
Yüzüme o resimden, 
Köpükler vurdu sandım. 
Duymuş gibi tıkandım, 
Ciğerimde bir yosun. 
Artık beni kim tutsun. 
Denizler oldu tasam, 
Yakar onu bulmazsam 
Beni bu hasret dedim 
Varırım elbet dedim. 
Bir ömür geze geze 
Takvimdeki denize. 
Ne var bana ne oldu 
Odama nasıl doldu 
Birden bire bu meltem 
Ve dalgalandı perdem 
Havalandı kağıtlar. 
Odamda kıyamet var. 
Ah yolculuk yolculuk 
Ne kadar baygın soluk 
O gün bizde betbeniz 
Ve ne titrek kalbimiz. 
Ve eşyamız ne küskün. 
Yola çıktığımız gün 
Bir sıraya dizilmiş 
Gözyaşlarını silmiş, 
Bakarlar sinsi sinsi 
Niçin o anda hepsi 
Bir kuş gibi hafifler 
Arkandan geleyim der 
Niçin o güne kadar 
Dilsiz duran ne kadar 
Eşya varsa dirilir 
Yolumuza serpilir 
Ufak böcükler gibi 
Gezer onların kalbi 
Üstünde döşemenin 
Gizli bir didişmenin 
Saati çalar o an 
Birden bakar ki insan 
Herşey karmakarışık. 
Ayırmak olmaz artık 
Bir kalbi bir taraktan 
Ve kalb ağlayaraktan 
Çekilir geri geri 
Terkeder bu mahşeri. 
Bu mahşerin içinden 
O gün ben de geçtim ben, 
Nem varsa evim, anam, 
Çocukluğum, hatııram, 
Ve ne sevdalar serde 
Bıraktım gerilerde 
Kaçar gibi yangından. 
Rüzgarların ardından 
Baktım da süzgün süzgün 
Kurşun yükünü gönlün 
Tüy gibi hafiflettim. 
Denize hicret ettim.

Necip Fazıl Kısakürek



Şiir Vakti



 

Necip Fazıl Kısakürek - Ruh - Kendi Sesinden Dinle


Necip Fazıl Kısakürek - Ruh
Kendi Sesinden
Şiir Dinle



Ruh


Ya bin yıl, ya bin asır sonra o gün gelecek.
Koklarken küllerimi mezarımda bir böcek
O kadar yanacak ki, bir yüksüklük toprağım,
Yerden bir damar gibi kopup fışkıracağım!
Ve birden bakacağım, her tarafım bitişmiş,
Başım, toprak altında bir maden gibi pişmiş.
Nefesten daha ince bir ipek kumaş derim;
Fosfordan daha parlak, ince uzun ellerim.
Dalacağım kendimin hayran hayran seyrine,
Diyeceğim: Bu dönen şeyler eski yerine,
Benim diye baktığım şeyler miydi bir zaman?
Külümün rüyası mı yoksa gördüğüm?.. Aman!
Başımda açılacak fânilerin seması,
Ve onların toprağa gerçek diye teması,
Bir tatlı vehim gibi içimi bayıltacak;
Toprağın, koşacağım, üzerinde yalnayak;
Şehrin, dolaşacağım kuş gibi etrafında;
Bir beyaz hayaletin upuzun çarşafında,
Gezeceğim, doğduğum evin odalarını.
Geceleyin, koskoca şehrin lambalarını,
Bir keskin üfleyişim söndürmeye yetecek;
Korku, şehrin çelikten sesini tüketecek.
Herşey susacak o ân, çalınacak kapılar;
Kiremitleri yaprak yaprak alan bir rüzgâr,
Ağzımdan haykıracak, uzun, gizli, çapraşık...
Erişilmez fikir ki, düğüm düğüm dolaşık...
Sarıldıkça boşanan yumak, çözülen demet;
Başı görünmez hayâl, sonu gelmez nedamet...

Necip Fazıl Kısakürek 1931
 

Necip Fazıl Kısakürek - Destan - Kendi Sesinden - Şiir Dinle


Necip Fazıl Kısakürek - Destan
Kendi Sesinden
Şiir Dinle


Destan

Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak! 

Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak: 
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden, 
Çatırdılar geliyor karanlık kubbemizden, 
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını âfet; 
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet! 
Durum diye bir lâf var, buyrunuz size durum; 
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodurum! 
Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey, 
Benim adım Bay Necip, babamınki Fazıl Bey; 
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem, 
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem. 
Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina; 
Evde cinayet, tramvay arabasında zina! 
Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil; 
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil! 
Ve ferman, kumardaki dört kıralın buyruğu; 
Başkentler haritası, yerde sarhoş kusmuğu! 
Geçenler geçti seni, uçtu pabucun dama, 
Çatla Sodom-Gomore, patla Bizans ve Roma! 
Öttür yem borusunu öttür, öttür, borazan! 
Bitpazarında sattık, kalkamaz artık kazan! 
Allahın on pulunu bekleye dursun on kul; 
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. 
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; 
Yaşasın, kefenimin kefili karaborsa! 
Kubur faresi hayat, meselesiz, gerçeksiz; 
Heykel destek üstünde, benim ruhum desteksiz. 
Siyaset kavas, ilim köle, sanat ihtilâç; 
Serbest, verem ve sıtma; mahpus, gümrükte ilâç. 
Bülbüllere emir var: Lisan öğren vakvaktan; 
Bahset tarih, balığın tırmandığı kavaktan! 
Bak, arslan hakikate, ispinoz kafesinde; 
Tartılan vatana bak, dalkavuk kefesinde! 
Mezarda kan terliyor babamın iskeleti; 
Ne yaptık, ne yaptılar mukaddes emaneti? 
Ah, küçük hokkabazlık, sefil aynalı dolap; 
Bir şapka, bir eldiven, bir maymun ve inkılap. 

(1947)

Necip Fazıl Kısakürek

Şiir Vakti

 

Necip Fazıl Kısakürek - Bir Merhamet heykeli, mahsun bakışlı yetim... - Resimli Şiirler


Necip Fazıl Kısakürek - Resimli Şiir

Allah diyor ki:'Geçti gazabımı rahmetim!' 
Bir merhamet heykeli mahzun bakışlı yetim...


 

Günün Sözü - Necip Fazıl Kısakürek'ten


Günün Sözü: 


Önüne Gelenle değil,
Seninle ölüme gelenle beraber ol.

Necip Fazıl Kısakürek

 

Ağlayan Çocuklar - Necip Fazıl Kısakürek - 23 Nisan Özel (Afrikadaki Çocuklara İthafen)

Afrika'da Hergün 300 çocuk açlıktan ölüyor!
Türkiye'de Hergün 10 milyon ekmek çöpe atılıyor!


Necip Fazıl Kısakürek - Ağlayan Çocuklar
Nevzat Dündar'ın Sesinden 
Sesli Şiir Dinle



Ağlayan Çocuklar 

Kafesli evlerde ağlar çocuklar,
Odalarda akşam olurken henüz.
O zaman gözümün önünde parlar,
Buruşuk buruşuk, ağlayan bir yüz.

Ne vakit karanlık kaplasa yeri,
Başlar çocukların büyük kederi;
Bakınır, korkuyla dolu gözleri:
Ya artık bir daha olmazsa gündüz?

Gittikçe kesilir derken sedalar,
Gece; bir siyah el gözümü bağlar;
Duyarım, içime sığınmış, ağlar,
Bir ufacık çocuk, bir küçük öksüz...

Necip Fazıl Kısakürek


..........................




 

Sezai Karakoç - Rüzgar - Sesli Şiir Dinle


Sezai Karakoç - Rüzgar


Rüzgâr

Uçurtmamı rüzgâr yırttı dostlarım! 
Gelin duvağından kopan bir rüzgâr... 
Bu rüzgâr yüzünden bulutlar yarım; 
Bu rüzgâr yüzünden bana olanlar... 

O ceviz dalları, o asma, o dut, 
Gül gül, mektup mektup büyüyen umut... 
Yangından yangına arda kalmış tut. 
Muhabbet sürermiş bir rüzgâr kadar. 

(1951)

Sezai Karakoç

-----------------------------------------------------------------------------------------------


Surda bir gedik açtık mukaddes mi mukaddes!
Ey kahbe rüzgar, artık ne yandan esersen es!

Necip Fazıl Kısakürek




 

İbrahim Sadri - Yalnızlık Kımıldar - Sesli Şiir Dinle


İbrahim Sadri - Yalnızlık Kımıldar



Yalnızlık Kımıldar

Yolculuk yap en iyisi bu… Unutmak için
Aydınlığı kapat yola çık siyaha doğru...
Uzun çayırların beş çaylarının bir anlamı yok
Bizim gibiler için…
Kımıldadı içinde değil mi?
Ustura gibi keskin ağzı yalnızlığın… Kımıldar
Her günahın tenhasında pişman bir mola vereceksin
Yavaşça eğil, eğ kendine doğru başını
Hiç bir ceza yalnızlık kadar kırıcı değil...

Yetişemedin işte…
Ardından ağladığın bütün Veysel Karanilerde elde delilsin
Sahi kimsin neyin nesisin ki konuşuyorum seni
Korkma ayrılığın cebinde bıraktım ben sesimi
Yolculuk yap şaşkın biri ol ayrıl kalabalıktan
Onlar çoklar çünkü ama bak bütün büyük kitaplar
Övgüyle bahsediyorlar azınlıktan
Şükret ki buda  senin payın
Peygamberin beslendiği yalnızlıktan

Bahar dallarını bıraktı ebabiller siccinlerini
Tırtıl ömrünü verdi bir yaprağa gün döndü güz indi
Bütün denizlerin kurudu içinde değil mi, ağzın dilin gibi
İsanın son akşamında dur gitme diyemedi mi kalbindeki havar
Susunca seni susuyorum
Konuşunca edep ölüyor kelimelerimde
Sana bakınca yeşeriyor ihtiyar yanlarım
Şaşırıyorum sen bişey söyleyince
Solumda sağımda her hesabı yazan iki güzel katip ağlıyor
Ve ıslanıyor defter yapraklarım 
Böylece bazıları okunmaz oluyor günahlarımın
Korktun değil mi mahcup olmaktan
Korkar insan dökülünce ortaya pişmanlıklarından
Hadi hoşçakal biraz uyu, yum gözlerini
Hesapların açılması için daha vakit var
Kımıldadı içinde değil mi, ustura gibi keskin ağzı yalnızlığın
Kımıldar… Kımıldar

 İbrahim Sadri


 

Necip Fazıl Kısakürek - Sakarya Türküsü - İbrahim Sadri'nin Sesinden - Sesli Şiir Dinle


Üstad Necip Fazıl Kısakürek - Sakarya Türküsü
İbrahim Sadri'nin Sesinden


Sakarya Türküsü

İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; 
Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. 
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak; 
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak. 
Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir; 
Oluklar çift; birinden nur akar; birinden kir. 
Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat; 
Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat! 
Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne, 
Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine; 
Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için. 
Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin? 
Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur, 
Sırtına Sakaryanın, Türk tarihi vurulur. 
Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük? 
Bu dâva hor, bu dâva öksüz, bu dâva büyük! .. 

Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya! 
Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya? 

İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal. 
Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal, 
Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan; 
Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan. 
Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu ân; 
Kehkeşanlara kaçmış eski güneşleri an! 
Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu; 
Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu? 
Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna; 
Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna? 
Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir? 
Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir! 
Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler; 
Sakarya, kandillere katran döktü geceler. 

Vicdan azabına eş, kayna kayna Sakarya, 
Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya! 

İnsan üç beş damla kan, ırmak üç beş damla su; 
Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu. 
Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek; 
Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek? 
Kafdağını assalar, belki çeker de bir kıl! 
Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl! 
Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun, 
Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun! 
Sen ve ben, gözyaşiyle ıslanmış hamurdanız; 
Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız! 
Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader; 
Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider! 
Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz; 
Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz! 

Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya; 
Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya! .. 

(1949)




Nedir Zaman Nedir?
Bir su mu, bir kuş mu?
Nedir Zaman Nedir?
İniş mi Yokuş mu?
Üstad Necip Fazıl Kısakürek




 

Necip Fazıl Kısakürek - Zindandan Mehmede Mektup - Kendi Sesinden - Sesli Şiir Dinle


Necip Fazıl Kısakürek - Zindandan Mehmede Mektup
Kendi Sesinden
Sesli Şiir dinle



Zindandan Mehmede Mektup


Zindanda iki hece. Mehmedim lafta! 
Baba katiliyle baban bir safta! 
Bir de geri adım,boynunda yafta... 
Halimi düşünüp yanma Mehmedim! 
Kavuşmak mı?..Belki ..Daha ölmedim! 
Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli, 
Kırmızı tuğlalar altı köşli. 
Bu yol da tutuktur hapse düşeli... 
Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak 
Ne ayak dayanır buna ,ne tırnak! 
Bir alem ki, gökler boru içinde. 
Akıl almazların zoru içinde 
Üstüste sorular soru içinde. 
Düşün mü, konuş mu, sus mu , unut mu? 
Buradan insan mı çıkar, tabut mu? 

Bir idamlık Ali vardı, asıldı 
Kaydını düştüler, mühür basıldı. 
Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı 
Ondan kalan, boynu bükük ve sefil; 
Bahçeye diktiği üç beş karanfil... 
Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"! 
Çatik kaş...Hükümet dedikleri zat... 
Beni Allah tutmuş kim eder azat? 
Anlamaz; yazsız, pulsuz, dilkeçem... 
Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem! 
Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil 
Sayım var, maltada hizaya dizil! 
Tek yekün içinde yazıl ve çizil! 
İnsanlar zindanda birer kemmiyet; 
Urbalarla kemik, mintanlarla et. 
Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat; 
Zift dolu gözlerde karanlık kat kat... 
Yalnız seccademin yönünde şefkat 
Beni kimsecikler okşamaz madem 
Öp beni alnımdan, sen öp seccadem! 
Çaycı getir ilaç kokulu çaydan! 
Dakika düşelim, senelik paydan! 
Zindanda dakika farksız aydan 
Karıştır çayını zaman erisin 
Köpük köpük, duman duman erisin! 
Peykeler, duvara mıhlı peykeler 
Duvarda, başlardan yağlı lekeler 
Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler... 
Duvar,katil duvar yolumu biçtin 
Kanla dolu sünger... Beynimi içtin 
Sukut... Kıvrım kıvrım uzaklık uzar 
Tek nokta seçemez dünyada nazar 
Yerinde mi acep, ölu ve mezar? 
Yeryüzü boşaldı habersiz miyiz? 
Güneşe göç varda , kalan biz miyiz? 
Ses demir, su demir ve ekmek demir... 
İstersen demirde muhali kemir. 
Ne gelir ki elden, kader bu, emir... 
Garip pencerecik, küçük daracık; 
Dünyaya kapalı, Allaha açık 

Dua, dua eller karıncalanmış; 
Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış 
Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış 
Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu 
İplik ki incecik, örer boşluğu 
Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş 
Karanlığında nur, yeniden doğuş.... 
Sesler duymaktayim; Davran ve koğuş! 
Sen bir devsin, yükü ağırdır devin! 
Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin! 
Mehmedim, sevinin , başlar yüksekte! 
Ölsek de sevinin, eve dönsek de! 
Sanma bu tekerlek kalır tümsekte! 
Yarın elbet bizim, elbet bizimdir! 
Gün doğmuş ,gün batmış , ebed bizimdir 

Necip Fazıl Kısakürek





 

Necip Fazıl Kısakürek - Kaldırımlar - İbrahim Sadri'nin Sesinden


Necip Fazıl Kısakürek - Kaldırımlar
İbrahim Sadri'nin Sesinden
Sesli Şiir Dinle



KALDIRIMLAR 


Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; 
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...


Üstad Necip Fazıl Kısakürek


Sesli Şiir Vakti






 

Necip Fazıl Kısakürek - Kaldırımlar - Kendi Sesinden


Necip Fazıl Kısakürek - Kaldırımlar
Kendi Sesinden
Sesli Şiir Dinle



KALDIRIMLAR 1


Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında;
Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum.
Yolumun karanlığa saplanan noktasında,
Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum.

Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık;
Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar.
İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık;
Biri benim, biri de serseri kaldırımlar.

İçimde damla damla bir korku birikiyor;
Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler...
Üstüme camlarını, hep simsiyah, dikiyor;
Gözüne mil çekilmiş bir âmâ gibi evler.

Kaldırımlar, çilekeş yalnızların annesi;
Kaldırımlar, içimde yaşamış bir insandır.
Kaldırımlar, duyulur, ses kesilince sesi;
Kaldırımlar, içimde kıvrılan bir lisandır.

Bana düşmez can vermek, yumuşak bir kucakta;
Ben bu kaldırımların emzirdiği çocuğum!
Aman, sabah olmasın, bu karanlık sokakta;
Bu karanlık sokakta bitmesin yolculuğum!

Ben gideyim, yol gitsin, ben gideyim, yol gitsin;
İki yanımdan aksın, bir sel gibi fenerler.
Tak, tak, ayak sesimi aç köpekler işitsin;
Yolumun zafer tâkı, gölgeden taş kemerler.

Ne sabahı göreyim, ne sabah görüneyim; 
Gündüzler size kalsın, verin karanlıkları!
Islak bir yorgan gibi, sımsıkı bürüneyim;
Örtün, üstüme örtün, serin karanlıkları.

Uzanıverse gövdem, taşlara boydan boya;
Alsa buz gibi taşlar alnımdan bu ateşi.
Dalıp, sokaklar kadar esrarlı bir uykuya,
Ölse, kaldırımların kara sevdalı eşi...


Üstad Necip Fazıl Kısakürek



Sesli Şiir Vakti



 
 
Sesli Şiir Vakti Hizmet Şartları | Gizlilik Politikası | Telif Hakkları
Copyright © 2012. Şiir Vakti - All Rights Reserved
Geliştiren CihanWebMaster
Proudly powered by Blogger